7 Mayıs 2020 Perşembe

Türk Sinemasında Derin İzler Bırakmış Filmler

1)  SEVMEK ZAMANI (METİN ERKSAN, 1965)

Gerçek aşkın bir insanla sınırlı kalınamayacağını, kişinin iç dünyasına yapmış olduğu yolculukta olduğu sürece bulunabileceğini; samimiyetin ve dürüstlüğün getirmiş olduklarının, iki insan arasındaki ilişkiden çok daha fazlasını verebildiğini gösteren, zaman zaman Oscar Wilde'in "Dorian Gray'in Portresi" romanını çağrıştıran, çağının ötesine izler bırakmış bir eser.


2)  PONENTE FENERİ (ŞAHİN GÖK, 1988)

İnsanın kendi yaşam alanında olan alışılageldik düzeninin, dış çevresindeki garipsenmeye karşı mistisizmle cevap verdiği; alışılmışın dışına çıkılmanın trajik sonuçlar doğurabildiğini gösteren; özellikle son sahnesinde beliren kareyle oldukça rahatsız eden ve hatta ürküten, sinemanın kıyısında kalmış bir eser.


3)  DÖNERSEN ISLIK ÇAL (ORHAN OĞUZ, 1992)

Toplum tarafından dışlanmış iki bireyin, Beyoğlu'nun karanlık sokaklarında yollarının kesişmesiyle başlayan ve garipsenmesi gerekenin cüceler, trans bireyler ya da seks işçileri olmadığını; toplumun tuhaf bakışları ve anormal davranışları olduğunu çeşitli sahnelerde ortaya koymuş, 90'lı yıllardaki kasvetli atmosferi iliklere kadar hissettirmiş ilginç bir eser.



4)  GELECEK UZUN SÜRER (ÖZCAN ALPER, 2011) 

Özcan Alper'in Theodoros Angelopoulos esintileri taşıdığı, hatta bazı sahnelerinde filmlerine selam gönderdiği, Türkiye'nin 90'lı yıllarının karanlık tarafını ortaya çıkarmış, adeta Türkiye'nin doğusunda tarihe sonsuza kadar gömülü kalacakmış gibi duran trajik olayları tekrardan zuhur ettirmiş, siyasi bir hesaplaşmayı barındıran bir dram.


5) DİKKAT KAN ARANIYOR (TEMEL GÜRSU, 1970)

İlk 15 dakikasından itibaren Alfred Hitchcock filmlerini aratmayan bir atmosfer getiren, eşinin yaşam mücadelesi ile mesleği arasında sıkışıp tercih yapmak zorunda kalan bir komiserin psikolojisini anlatırken izleyiciyi an ve an geren, Türk Sinemasının etkileyici gerilim filmlerinden biri.


6) AVCI (ERDEN KIRAN, 1997)

Aynı olayın birden fazla insanın gözüyle izletildiği, bastırılmış cinselliğin, toplumdan izole edilerek yaşamanın ve yine toplumsal öğretilerle yaşamak zorunda kalmanın hissiyatını taşıtan, neredeyse tek mekanda geçmiş diyebileceğimiz ilginç filmlerden biri.


7) GÖÇ ÜÇLEMESİ (DÜĞÜN 1973, GELİN 1973, DİYET 1974) - ÖMER LÜTFİ AKAD

Her üç filmde de taşradan şehre yerleşmiş olan insanların, kentsel yaşama adapte olma sürecinde yaşamış oldukları ekonomik sorunların, örf ve adetleri ile modern yaşam arasındaki uçurumun üzerlerinde yarattığı psikolojik etkinin ve kırsal yaşamın getirdiklerinin kentsel yaşama karşı direnme, ayaklanma, ve bazen de çaresizlik olarak sembole edildiği muazzam üçleme.



8) ÜÇLEME (RIZA 2007, PUS 2009, SAÇ 2010) - TAYFUN PİRSELİMOĞLU

Genel bir ismi bulunmayan üçlemede, farklı karakterlerin saplantıları, sessizlikleri ve içlerine düşmüş oldukları hayatın zorlukları karşısında zaman zaman anlamsız gibi gözüken oldukça manalı ve derin tepkilerini izlediğimiz, diyaloglar yerine atmosfer etkisinin kullanıldığı kasvetli sahneler barındıran eserlerden oluşan bir üçleme.


9) SONBAHAR (ÖZCAN ALPER, 2008)

Hayata Dönüş Operasyonu sırasında sağlığını iyice kaybeden Karadenizli bir Devrimcinin doğayla olan bütünleşmesini, hayatını sorgulamasını, geç kalmış aşkını bulmasını izlediğimiz, hayat ile hayal kırıklıkları arasındaki ince bir köprüden geçerken çırpınmasını duyduğumuz bir dram.


10)  VESİKALI YARİM (ÖMER LÜTFİ AKAD, 1968)

"Çok eskiden rastlaşamadığı" için imkansız bir aşk döngüsüne giren iki aşığın dramını ele alan, toplumsal dogmaların hayata olan tutunmayı perçinlediği gösteren trajik bir eser olarak nitelendirebileceğimiz güzide bir film.



 11) ALİ: SAKIN ARKANA BAKMA (CEMAL ŞAN, 1996)

Tekerlekli sandalyeye mahkum bir gencin kendi zihnini keşfettiği, mistik karakterlerle tasavvuf göndermelerine sıkça yer verildiği; ölüm - yaşam, doğru - yanlış, güzel - çirkin gibi tezatları bize sorgulatan, kıyıda köşede kalmış güzel bir eser.


12) YAZGI (ZEKİ DEMİRKUBUZ, 2001)

Albert Camus'un Yabancı'sından uyarlanan, yaşamındaki her şeye olan kayıtsızlığından dolayı toplum tarafından yargılanan Musa'nın dışarıdan bakılınca basit, onunla empati kurunca ne kadar da derin olduğunu gösteren; tiradlarıyla adeta edebi bir eserin yeniden yazılmış olduğu hissini veren mükemmel bir eser.


13) AAAHH BELİNDA (ATIF YILMAZ, 1986)

Bilinçaltı ile gerçekleri arasında sıkışan, iki farklı karaktere bürünerek yaşamını her iki dünyada da idame ettirerek varlığını hissedebilen bir kadının bunalımlarını absürt bir şekilde gösteren, zaman zaman gerilim yaşatan zaman zaman güldüren ilginç bir film.


14)  AŞK FİLMLERİNİN UNUTULMAZ YÖNETMENİ (YAVUZ TURGUL, 1990)

Başarısız bir kariyeri olan yönetmen Haşmet Asilkan'ın, tüm hayatını bir filme adadığı; git gide kendi varoluşunu mesleğiyle hissetmek dışında bir alternatifi olmadığını anladığı, dramın ve mizahın iç içe geçtiği, Şener Şen'in göz doldurduğu mükemmel eser.


15) GÖLGE OYUNU (YAVUZ TURGUL, 1992)

Sıradan hayatları olan, ekonomik zorluklar içinde hayata tutunmaya çalışan, ve her şeyden önce birbirlerini tamamlamaya çalışan iki komedyenin kendilerini gizemli bir maceranın içinde bulduğu güzel bir eser.



16) ANAYURT OTELİ (ÖMER KAVUR, 1987)

Yusuf Atılgan'ın aynı adlı romanından uyarlanan filmde, Zebercet adındaki bir otelcinin zaman, mekan, aşk, varlık ve hayata dair pek çok sorgulamasını izlediğimiz bir eser.



17)  GECE, MELEK VE BİZİM ÇOCUKLAR (ATIF YILMAZ, 1993)

Genç yaşta vefat eden Uzay Hepari ve Derya Arbaş'ın başrollerini paylaştığı, toplumun "düşmüş" diye nitelendirdiği insanların hayatlarının kesiştiği, Beyoğlu'nun karanlık atmosferinde boğulduğumuz bir klasik.


18) DÖNÜŞ (FARUK TURGUT, 1988)

Cahit Berkay'ın müziklerini yaptığı, bir Doğu dramını anlatan filmde, dönemin ağalık, şıhlık ve totaliter rejimine çok sert eleştirildiği bir Mezopoptamya ağıdı.


19) UÇURTMAYI VURMASINLAR (TUNÇ BAŞARAN, 1989)

Hapishanede bir kader mahkumunun oğlu olarak yaşamını sürdüren Küçük Barış'ın, İnci'ye olan tutkusuyla yere çizilen bir uçurtmayı uçurmaya çalıştığı, son sahnelerde gözleri dolduran mükemmel bir eser.



20) TABUTTA RÖVAŞATA (DERVİŞ ZAİM, 1996)

Gerçek bir hayattan ilham alınarak çekilen, sokaklarda yaşayan bir adamın, masumiyetinin toplum tarafından suç olarak algılandığı, imkansızlıkların hat safhada olduğu, müzikleriyle insanın içine işleyen bir dram.






21)  OTOBÜS (TUNÇ OKAN,  1974)

Türlü umutlarla İsveç'e kaçak yollarla giden bir grup insanın dışarıya karşı olan yabancılaşmalarının bir süre sonra korkuya dönüştüğü, içsel yabancılaşmalarının ise bir otobüste sıkışıp kaldığı, izleyeni kabus görüyormuşcasına etkileyen gerilimli bir dram.




                                                                                             SEFA DEMİROCAK & BAHAR DENİZ


                                                                                     

1 yorum: